13. asırda Hârizm, Orta Doğu ve Anadolu topraklarında etkili olmuş âlim ve mutasavvıflardan biri olan Kübrevî şeyhi Necmeddîn-i Dâye’nin Farsça olarak kaleme aldığı Mirsâdü’l-İbâd mine’l-Mebde’ ile’l-Me‘âd, adı geçen coğrafyalarda en fazla rağbet gören mensur tasavvufî eserlerden biridir. Bir mukaddimeden ve beş babdan oluşan eserde yaratılışın mertebeleri ile mülk ve melekût âlemlerinin yaratılması, insanın yaratılışı ve ruh-beden münasebeti, nübüvvetin zaruri oluşu, tarikata göre nefsin tezkiyesi ve ruhun arındırılması, şeyh ve müridde bulunması gereken özellikler, zikir ve halvet bahisleri ile rüyalara ve keşiflere dair meseleler, nefsin mertebeleri gibi konular derinlemesine ele alınmıştır. Eserin son babı ise hükümdarlar ve diğer devlet adamları, kalem erbabı, âlimler, müftüler, kadılar, toprak sahipleri, ziraatçılar, tüccarlar ve zanaatkârlar gibi çeşitli insan gruplarının gidişatına ve vazifelerine dair hususları incelemektedir. Özellikle bu son bab dolayısıyla eserin tasavvufî bir siyasetname ve nasihatname özelliği gösterdiği söylenebilir.
Bu çalışmaya konu edinilen eser, Necmeddîn-i Dâye’nin adı geçen eserinin Kāsım bin Mahmûd Karahisârî tarafından 1422 yılında İrşâdü’l-Mürîd ile’l-Murâd adıyla hazırlanan Türkçe tercümesidir. Mütercim bu çalışmasında Farsça bilmeyen tasavvuf sâliklerinin ve meraklılarının da Necmeddîn-i Dâye’nin eserinden istifade edebilmesini hedeflemiş ve tercümesini Sultan II. Murad’a takdim etmiştir.
Prof. Dr. A. Azmi Bilgin ve Fakirullah Yıldız tarafından tenkitli metni ortaya konan İrşâdü’l-Mürîd’in neşrinde Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Mahmud Efendi 2364 ve Süleymaniye Kütüphanesi Nuruosmaniye 2328 numaralarda bulunan nüshalar esas alınmıştır.